Total Pageviews

Showing posts with label 2025 ROMANIA. BUCHAREST. BRASOV. TIMISOARA. SIBIU. Show all posts
Showing posts with label 2025 ROMANIA. BUCHAREST. BRASOV. TIMISOARA. SIBIU. Show all posts

Sunday, 19 October 2025

2025 ROMANIA. BUCHAREST. BRASOV. TIMISOARA.SIBIU

ROMANYA- TIMISOARA; Romanya’nin batisinda renkli bir durak; Budapeste’den 07.05 treni ile 7 saat suren yolculuktan sonra Timisoara’ya geldim. Otele yerlestikden sonra vakit kaybetmeden sehri kesfe ciktim. Ilk izlenim, buranin hem tarihi dokusuyla hem sakin atmosferiyle insani hemen icine ceken bir sehir oldugu yonunde.     

               TIMISOARA NEREDE ; Romanya’nin batisinda, Banat bolgesinin baskenti. Timisoara, renkli cepheli binalari, genis meydanlari ve cok kulturlu tarihiyle Balkan’larin en etkileyici sehirlerinden biri. Timisoara’nin kalbi uc buyuk meydanda atiyor. Viktorya Meydani, Liberty Meydani, Ve Union meydani. Her biri farkli bir donemin ve hikayenin canli tanigi. Sehir, Tuna nehri’nin bir kolu olan Bega nehri tarafindan ikiye ayriliyor ve bu nehir sehrin manzarasina ayri bir guzellik katiyor. Yaklasik 300 bin ile Romanya’nin en kalabalik ucuncu sehri. Sehir Kanuni Sultan Suleyman doneminde 1552 yilinda fethedilmis ve 1716 yilina kadar Osmanli Imparatorlugu’nun bir eyaleti olarak kalmis. Timisoara’nin ozelligi 1989 devrimi bu sehirde baslamis ve butun ulkeye dalga dalga yayilmis. 

             GEZILECEK YERLER ; PIATA VICTORIEI (Zafer Meydani) ; Sehrin kalbi ve 1989 Devrimi’nin simgesel meydani. Kafe ve restoranlarla cevrili hareketli bir meydan. Romanya Ortadoks Kathedrali ve Opera Binasi burada bulunuyor. 

          METROPOLITAN KATHEDRALI; Zafer meydani’ndaki bu devasa katedral, Romanya Ortadoks Kilisesi’nin en onemli yapilarindan biri. 

          CAPITOLINE WOLF HEYKELI ; Roma Imparatorlugu mirasini simgeleyen, Romulus ve Remus’un efsanesini anlatan bir bronz heykel. 1926 yilinda Italya tarafindan Romanya’ya hediye edilmis. 

          KULTUR SARAYI; 1875’te acilan bu bina, gunumuzde muze, opera ve ulusal tiyatro olarak hizmet veriyor. LIBERTY MEYDANI ; Adini 1848 devriminden alan meydan Barok ve Neoklasik tarzda binalarla cevrili. 

          AZIZ NEPOMUK HEYKELI ; 1756’da dikilen bu heykel, sehri veba salginindan koruduguna inanilan Aziz John Nepomuk’u tasvir ediyor. 

            ESKI BELEDIYE BINASI; 18. Yuzyilda Avusturya doneminde yapilan bina, uzun sure sehrin yonetim merkezi olmus. 

            UNION MEYDANI ; Barok mimarisinin en guzel orneklerinin yer aldigi bu meydan, renkli cepheli binalariyla Timisoara’nin en cok fotograflanan yeri. Aziz George Kathedrali, Art Muzesi, Timisoara kalesi gorulmeye deger yerlerden bazilari. 

            BEGA NEHRI ; Sehrin icinden gecen bega nehri hem ulasim hem de dinlenme alani olarak onemli. Nehir kiyisindaki yuruyus yollari ve kopruler, sehrin sakin yuzunu kesfetmek icin ideal.

             BUYUK SYNAGOG; 1865 Yilinda insa edilmis Magribi mimari etkileriyle dikkat cekiyor. SIBIU ; Transilvanya’nin tarih ve kultur dolu sehri ; Sabah 7.10’da Timisoara’dan otobuse binip yaklasik dort saat suren keyfli bir yolculugun ardindan Sibiu’ya ulastim. Yol boyunca Transilvanya’nin yesil tepeleri ve kucuk koy evleri, sehrin tarihi atmosferine adim atmadan once bile ruhumu dinlendirdi. 

            SIBIU NEREDE ; Sibiu, Romanya’nin Transilvanya bolgesinde yer alan tarihi bir sehir. Orta Cag’dan gunumuze uzanan mimarisi ile Avrupanin en iyi korunmus tarihi sehirlerinden biri. 2007 yilinda Avrupa Kultur baskenti secilen sehir, Gotik, Barok ve Ronesans etkilerini tasiyan yapilari,, tas doseli dar sokaklari, canli meydanlariyla ziyaretcilerine hem tarih hem de kultur dolu bir atmosfer sunuyor. 

             SEHRIN KALBI; Meydanlari ve tarihi yapilar. PIATA MARE (Buyuk meydan) ; Sehrin merkezi, tarihi binalarla cevrili, kafe ve restoranlarla dolu canli bir alan. Yaz aylarinda konserler, festivaller, ve acik hava etkinlikleriyle renklenen buyuk meydan, sehrin sosyal hayatinin kalbi. 

           PIATA MICA (Kucuk Meydan); Daha samimi bir atmosfer sunan bu meydan, dar sokaklari ve tarihi yapilarla cevrili. Orta Cag havasini adeta hissediyorsunuz. Burada dolasirken “Yalan Koprusu’nden” assagi inen merdivenleri takip ederek tas sokaklarda kaybolmak ayri bir keyf. Bir yada iki katli evler sizi Orta Cag atmosferine tasiyor. 

           UNUTULMAZ BIR MIRAS ; Kiliseler ve Muzeler ; AZIZI URSULA KILISESI ; 1474 yilinda insa edilen bu yapi, Sibiu’nunen eski kiliselerinden biri. 

         ROMA KATOLIK KILISESI; Barok mimari tarziyla insa edilen kilise, buyuk meydanin en gorkemli yapilarindan biri. Eczacilik Muzesi, Tarih Muzesi gorulmesi gereken yerler. 

          SOKAKLARDA KAYBOLMAK; Sibiu’yu kesfederken mutlaka Nicolae Balcescu caddesinde yuruyus yapin. Kafeler, magazalar, ve restoranlarla dolu bu cadde, sehirdeki gunluk yasami hissetmek icin ideal. Ayrica Gheorghe Lazar sokaginda siralanmis tarihi binalar fotografcilar icin harika kareler sunuyor. Sehrin simgelerinden biri olan Kinsey Kulesi, size hem tarihin izlerini hem de muhtesem bir sehir manzarasi sunar. 

         GENEL IZLENIM; Sibiu, tarihi dokusu, meydanlari, kopruleri ve sicak atmosferiyle ziyaretcilerini gecmise gotururken, modern hayatin canli ritminide sunuyor. 

          BRASOV NEREDE ; Romanya’nin Transilvanya bolgesinde yer alan tarihi bir sehir, Karpat Daglari’nin golgesinde sakli, tas sokaklarindan tarih fisildayan bir sehir. Brasov, Romanya’nin kalbinde, gecmisle bugu zarif bir uyumla bulusturan bir durak. Sabah saat 7.30’da Sibiu’dan bir minibusle Brasov’a dogru yola ciktim. Yol boyunca yemyesil daglar, eteklerine serpistirilmis kucuk yerlesim yerleriyle adeta bir tablo gibiydi. Kucuk kasabalarin arasindan gecerken, elektirik direklerin tepesinde kurulmus leylek yuvalari manzaraya ayri bir guzellik katiyordu. Daha sehre varmadan Romanya’nin pastoral ruhunu derinlemesine hissettim. Brasov’a gelip otelime yerlestikden sonra vakit kaybetmeden sehri kesfe ciktim. Ilk duragim Avrupa’nin en dar sokaklarindan biri olan Rope Street ( Strada Sforii) oldu. Duvarlarin arasinda sikismis gibi hissettiren bu sokak, sehrin karekterini en iyi anlatan yerlerden biri. Ardindan eski Romanya mahallesi olan “Schei Quarter”’a yoneldim. Tarihi evleri, dar sokaklari ve sakin atmosferiyle Brasov’un farkli bir yuzunu gormek mumkundu. Gecmisin izlerini surerken yolum St. Nichola kilisesi’ne cikti. 1495 yilinda insa edilen bu kilise, sehrin derin tarihine taniklik eden bir yapi olarak beni etkiledi. Hemen ardindan masalsi kuleleriyle dikkat ceken tarihi sehir kapisi “Catherines Gate”’i gezdim; Burasi adeta Orta Cag’dan gunumuze gelmis bir masal sahnesini andiriyordu. 

            BRASOV’un kalbi , “Piata Sfatului” Councial Square ; Gunun her saatinde farkli bir tablo cizen bu meydan, pastel tonlu ev cepheleri, kafeler ve Belediye binasi ile sehrin ruhunu yansitiyor. Bir kosede kahvenizi yudumlarken, tarihi binalarin golgesinde oynayan cocuklari, fotograf ceken turistleri izlemek, bu sehri yalnizca gormek degil, yasamak anlamina geliyor. 

          KARA KILISENIN SESSIZLIGI ; Meydanin hemen yanibasinda, sehrin en gorkemli sembolu yukseliyor. Kara kilise (Biserica Neagra) Gotik taslarin agirligi, asirlardir taniklik ettigi sessizligiyle ziyaretcilerini icine cekiyor. Bir yanginin ardindan taslarinin aldigi koyu ton, ona huzunlu bir ihtisam katmis. Iceri girdiginizde devasa orgun yankisi ve Osmanli’dan kalma sergilenen dokuma halilarin renkleri, size bir anda Brasov’un gecmisine surukliyor. Belediye binasinin onunde bulunan bronz “The Lupa Capitolina Statue” gorursunuz. Romulus ve Remus’u emziren bir kurt heykeli. Gunun sonunda teleferikle Tampa dagi’na ciktim. Zirveye ulastigimda sehrin kirmizi kiremitli catilari, meydanlari, ve daglarla cevrili manzarasi karsima serildi. Tarihle doganin ic ice gectigi buyulu sahneyi fotografladim. Renklerin ve hikayelerin sehri ; Brasov sokaklarinda kayboldum, Tarihi meydanlarinda gezdim, daglarin zirvesinde ozgurlugu hissettim. Belkida Brasov’un en buyuleyici yani tam da burada; Insani hem gecmise goturuyor; Hem de onun icinde yasamaya davet ediyor. Romanya’nin kalbinde, Karpatlarin golgesinde parlayan bu sehir, yolculugumun en unutulmaz renklerinden biri oldu. 

            BUKRES ; Sabah saat 09.10’da Brasov’dan Bukres’e dogru yola ciktim. Yaklasik iki saat suren tren yolculugu, yolculugun kendisini adeta bir kesif haline getirdi. Transilvanya daglarinin yemyesil manzaralari camdan akip gecerken, doganin buyuleyici guzelligi bana eslik etti. Otele yerlestikden sonra vakit kaybetmeden kendimi sokaklara attim. Daha ilk adimda Old Town “Eski Sehir”in enerjisi beni icine cekti.; Canli kafeler, sokak muzisyenlerin melodileri, eski binalarin golgeleri, burada hem gecmisin agirligini hem de bugunun coskusunu ayni anda hissetmek mumkun. Eski Sehir “Old Town”, Bukres’in ruhunu en iyi yansitan yer. Restorasyonu yapilmis tas binalarin arasindaki daracik sokaklarda yururken adeta zamanda yolculuk yaptim. 

           STRAVOPOLEOS KILISESI; 18. Yuzyilda insa edilmis bu kucuk Ortadoks kilisesi, ince tas islemeleri ve fresklerle suslu duvarlari ve ikonlariyla oldukca etkileyici. 

         PARLEMENTO BINASI ; Dunyanin en buyuk ikinci idari binasi olan bu yapi, Nicolae Ceausescu tarafindan yaptirilmis.1980’lerde insa edilen devasa bina , ayni zamanda Romanya’nin yakin tarihinin calkantili gunlerini hatirlatiyor. 

         BUKRES’DE ATATURK ; Kente gormek istedigim yerlerin basinda “Odean” tiyatrosu onundeki Atatuk bustuydu. Sehrin ana caddesi “Calea Victoriei” Zafer yolu’unda yuruyerek Odeon tiyatrosuna ulastim. Burada bulunan Ataturk bustunu ziyaret edip fotograf cektim. Bir sonraki duragim “ Romani’an Athenaeum” oldu; 19. Yuzyilda insa edilen bu gorkemli konser salonu, Bukres’in kulturel kalbinin simgesi, Neo-Klasik mimarisi ve icindeki freskleriyle dikkat cekiyor. Carturesti Carusel; Tarihi bir binadan donusturulen, buyuleyici bir tasarima sahip kitapci. Bukres’in bende biraktigi izlenim; Sehrin ruhunu sadece binalarda degil, sokaklarinda da hissettim. Kahve kokulari, gece isiklarinin eski sehre doldurusu, hepsi bir araya geldiginde Bukres, bana sicak samimi geldi. 

            SEHIRDEN KACIS; TRANSFAGARASAN YOLU. (TOP GEAR ROAD); Sabah 07.30’da Transfagarasan basladigimda , yolun bu denli buyuleyici olabilecegini hic hayal etmemistim. Ingiliz sunucu Jeremy Clarkson’un “ Dunyanin en guzel surus rotalarindan biri” olarak tanimladigi bu efsane yol, insani daha ilk virajdan itibaren icine cekiyor. Yemyesil daglarin kalbinden kivrilarak ilerleyen yol, bir yanda sislerin arasindan belirlenen doruklarla diger yanda ise yavrulariyla birlikte dolasan ayilarin manzarasiyla adeta bir doga belgeseli tadi sunuyor. Yol boyunca ulasdigimiz Balea golu, sakin sulari ve cevresini saran yuksek daglarla nefes kesen bir manzara ortaya koyuyor. Yaklasik 2000 bin metre yukseklikte, zirvenin hemen altinda kurulan kucuk alis veris tezgahlari ise bu yolculuga farkli bir renk katiyor. Hem yoresel tatlari tatmak hem de bolge halkiyla karsilasmak icin essiz bir durak. Romanya’nin kalbinde , unutulmaz bir deneyim yasamak isteyen kerkes icin kesinlikle gorulmesi gereken bir rota. Not; Ben bu tur icin 54. Dolar odedim. 

             PELES KALESI (CASTELUL PELES) VE BRAN SATOSU “DRAKULA’NIN EVI ; Bukres’den aldigim ikinci tur ise Peles kalesi ve Bran satosu oldu. Ilk ziyaret ettigimiz yer Peles Kalesi; Romanya’nin en etkileyici yapilarindan biri olan Peles kalesi, adeta bir masal kitabindan firlamis gibi. 19. Yuzyilda insa edilen bu sato, Neo-Ronesans mimarisiyle goz kamastiriyor. Daglarin eteklerinde , yemyesil bir ormanin ortasinda yukselen bu kale ziyaretcilerini buyuluyor. Insaati 1873 yilinda baslanmis 1914 yilinda tamamlanmis. Her oda , altin varak, nadir heykeller ve degerli tablolarla suslenmis. Kalenin farkli odalarinda cok degerli avizeler bulunuyor. Ayrica Avrupa’nin en degerli zirh ve silah kolleksiyonlarindan birine ev sahiligi yapar, 4 binden fazla parca bulunuyormus. Peles Satosundan sonra ziyaret ettigimiz yer meshur Drakula’nin satosu yani Bran satosu oldu. Sato 14. Yuzyilda Osmanli akinlarina karsi siniri korumak icin insa edilmis. Dar, dolambacli merdivenleri ve labirent gibi koridorlarla insanin ruhunu karartan bir sato. Soylendigine gore Vlad Tepes yani kazikli voyvoda muhtemel bu satoda hic yasamamis. Bram Stoker’in 1897 tarihli unlu romani Drakula, Transilvanya’da issiz, ucurum kenarinda bir satoda yasayan bir vampire anlatir. Yazarin tasvir ettigi satoya en cok benzeyen, Bran Satosu’dur. Kazikli voyvoda’nin asil yasadigi yer Eflak bolgesindeki Poenari kalesiymis. Ben bu satoda hic bir ozellik gormedim. Genede ziyaret edilebilir. Bu tur icinde 42 Dolar odedim.