Total Pageviews

Saturday, 31 January 2015

TRANS SIBIRIA GEZI NOTLARI - 17




   TRANS SIBIRIA GEZI NOTLARI CENGIZ HAN HEYKELI VE ULAAN BATOR




Aksam saat dört gibi Cengiz Han’ın atı üzerinde ki heykelini gördük.Rehbere göre heykelin yapımı 2008 senesinde bitmiş ama henüz  çevre düzenlemesi tamamlanmamış.Bahçesine daha 10 bin atlı savaşçı heykeli konulacakmış, 


şimdilik  sadece iki tane var. Cengiz Han’ın heykeli Ulan Bator’ın doğusunda Tuul nehri kıyısında.

Güneşin altında parlayan paslanmaz çelikten yapılan heykel 40 metre yüksekliğinde olup dünyanın en yüksek  atlı heykeliymiş. Elinde kamçısı ile Cengiz Han heykeli gerçekten çok etkileyici. Rehber kamçınin sembolik olduğunu söylüyor, Bir çivi bir nalı, bir nal bir tırnağı, bir tırnak bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir kumandanı, bir kumandan bir vatanı kurtarir diyen Cengiz Han “Ben Tanrı’nın bir cezasıyım eğer çok büyük günahlar işlememiş olsaydınız, Tanrı benim gibi birini göndermezdi” demiş,


.Heykelin içinden asansörle heykelin kafasına çıkılıyor , buradan uçsuz bucaksız bozkırı izleyebilirsiniz. Çok büyük bir kaide üzerine  kurulan heykele ulaşmak için merdivenlerden çıkıyoruz, ortada ki merdivenin iki tarafında at üstünde iki tane Moğol savaşçısının heykeli var. Heykel üç katlı yuvarlak bir kaidenin üstüne oturtulmuş. Binanin giriş katinda hediyelik eşyalar satan küçük dükkanlar var, ikinci katında bir restorant ve oturma yerleri, giris katının altında ise Müze var. Müzede   eski Moğol savaşçılarına ait oklar, zırhlar giysiler var.
Tekrar dışarı çıkıp heykelin fotoğraflarını çekiyoruz, aşağıdan bakıldığında Cengiz Han’ın başı neredeyse mavi gökyüzündeki bulutlara değecek gibi. Bir saat sonra Ulan Bator’a doğru yola çıkıyoruz





Ulan Bator’a gelmeden dış mahallelerdeki evlerin ve hemen hemen hepsinin bahçesinde Yurt’ var. Şehirde yaşayan Moğol bile göçebe geleneğini devam ettiriyor. Şehirde ev yapmış ama bahçesine de çadırını kurmus. Şehre yaklaştığımızda toz duman içinde ki trafik bize merhaba diyor . Keşke bozkırdan hiç dönmeseydik diye düşündüm. İnsanı son derecede rahatsız eden  trafik ve gürültü kirliliği var. Nihayet saat altıda  otelimize geldik.


Tur rehberimizin telefonunu,e-mail adresini aldktan sonra teşekkür edip ayrılıyoruz, umarım en kısa zamanda tekrar görüşürüz. Rehberden ayrıldıktan sonra emanate bıraktığım eşyalarımı alıp odama çıkıyorum, üç gündür  yıkanmadığımız için hemen banyoya girip  duş aldim, 


Kahvemi içtikten sonra kendimi Peace Avenu’nun kalabalığına attım .Yürüyerek Sukhbator Meydanına geldim, meydanın tam ortasında 1921 de  Moğolistan Devrimin komutanı Damdin Sukhbaatar’ın şaha kalkmış at üstünde  heykeli var. Heykelin gece aydınlatması, ışıklandırılması etkisini dahada büyütmüş

.. Etrafındaki banklarda da gençler oturmuş sohbet ediyorlar, sanırım bu meydan gençlerin toplanma alanı. Meydanın çevresindeki barlardan Irish bar’da bir bira içip karnımı doyurduktan sonra otele dönup deliksiz bir uyku çekiyorum...


Sabah  kahvaltıdan sonra  şehri keşfe  çıkıyorum, ilk kez Ulan Bator’u dolaşacağım, yine Sukhbaatar Meydanına geldim, dün gece fazla görme olanağım olmamıştı. Meydanda Meclis binasının önünde büyük bir tahta oturmuş Cengiz Han’ın heykeli,  onun iki tarafında da at üstünde iki tane Moğol savaşçısının heykeli var.
         Sukhbaator meydanında sigara içmek yasak, burada insanlar ne sigara içiyor nede Çin’deki gibi sağa sola tükürüyor.
Aslında halka açık hiç bir yerde sigara içilmiyor, tren garı dahil. Ara sıra geleneksel Moğol kıyafeti giymiş erkekler görsek te çoğunluğu modern batı tarzı giyiniyorlar , özellikle kadınlar son derece zarif , şık ve kibarlar. 
         Sokakta  adres sorduklarımızın hepsi durup yardımcı olmaya çalıştı, Rus’ya daki gibi kimse kaçmıyor. Türk olduğumuzu söylediğimizde daha çok ilgileniyorlar. Moğol’lar Türk’leri seviyor ve akraba olarak görüyorlar .Tanıştığım bir Moğol gençi Moğolistan’ daki etnik gurupların kökeninin Türk olduğunu söyledi.



                Meydandan ayrıldıktan  sonra Moğol Ulusal Müze’yi ziyaret ettim. Moğolistan Ulusal Müzesinde birinci katta sergilenen taş ve demir aletlerin tarihi 800 bin senesine kadar gidiyormuş. Ayrıca Moğolistan’da kurulan Hun, Türk, Uygur devletlerine ait buluntular var. 
          Tonyukuk taşlarının bir kopyası da bu salonda sergileniyor. İkinci katta geleksel Moğol kadın ve erkek giysileri, takıları var. İçerideki odaların birinde ise eski Moğol savaşçılarına ait ok , yay, zırh ve giysiler , duvarda da Cengiz Han İmparatorluğunun yayılma alanını gösteren kocaman bir harita. Bir ekran da da Cengiz han ve Moğol savaşçıları anlatan bir film gösterisi sunuyorlar.


Müzeden çıktıktan sonra en çok görmek istediğim yerlerden biri  olan Buda Tapınağı’a gitmek için adres sorduğum bütün Moğol’lar çok uzak yürüyemezsiniz diyor,  ama elimdeki haritaya göre yürüme mesafesinde, Moğol’ların uzak kavramlarını bildiğim için onlara aldırmadan yürüdüm, gerçekten de onbeş dakika sonra Manastıra geldim.


1917 Rus devriminden sonra bütün kiliseler ya kapatılmış yada yıkılmış, Moğolistan’da da bir çok Budist Manastırı kapatılmış bunlardan ayakta kalan sadece Gandan Manastırı 1990 yılından sonra ziyaretçilere açılmış.







                        KAYNAKLAR ;
2.    Lonely planet trans-siberian railway
3.    www.seat61.com
4.    Trans-Sibirian handbook (Brtn Thomas)
6.    www.wikipedia.org/Turkic People


No comments: